Burun estetiği Nedir?, Burun Ameliyatı Neden Yapılır?, Burun Ameliyatı Sonuçları?, Estetik Burun Ameliyatını Kimler Yapar?, Ankara’da Burun Ameliyatı Kimler Yapar? Neden Burun Ameliyatı Yapılır?

Olmazsa olmaz gizemli bir organ: ”BURUN”… Yüzümüzün tam ortasında, temelde üst solunum yollarının girişi olan, koku almamıza yarayan bir organ. Fonksiyonlarındaki küçük bir eksikliğin sistemde dolaylı olarak bir çok sorunlara yol açtığı bilinen burun, görünüm ve şekilsel olarak da insan psikolojisinde çok etken elbette…

Siyahî ırkta; geniş, basık ve etli bir burun ne kadar normal ise Karadeniz, Kafkaslar ve İran bölgesinde daha iri, sırtında kamburu olan burun, Çin, Japonya gibi Uzakdoğu ülkelerinde ise küçük ve minyon görünümlü bir burun olağan kabul edilir…

Anatomi olarak burnu yüzden ayrı bir şekilde düşünecek olursak kabaca bir piramit şeklindedir. Altında iki giriş deliği olup ortadan bir seperatörle (septum) ikiye ayrılmıştır.
Uygarlığın gelişmesi, seyahat imkânları ve sürâtinin artması ayrıca ırkların bir arada yaşama zorunlulukları (yeni kıtalar, iyi ekonomik yaşam ortamları) insanların bir birine benzeme isteklerini doğurmuştur. Bu arzuların merkezi genelde burun biçimini değiştirme şeklinde gelişmiştir.

Zencinin…etli olmayan, Azerînin, Doğu Karadenizlinin …kamburu olmayan, Çinlinin …minik olmayan bir buruna sahip olma isteği, biz estetik ve plastik cerrahların ortaya çıkmasına neden olmuştur:)

Fonksiyonu ve şeklinden dolayı, psişik açıdan bu denli önemli bir yapıya müdahale eden cerrahın değişime uğratacağı bir insanı çok iyi analiz etmesi, değişiklik isteğindeki temel nedeni anlayabilmesi kadar el becerisinin ve yaratıcılığının da üst düzeyde olması gerekir. Estetik ve fonksiyonel amaçlı bu cerrahi girişim kesinlikle cansız bir objeye şekil verme yani taş, tahta, metal gibi materiallerde sanatsal girişimlerle (meselâ heykeltraşlıkla) kıyaslanmamalıdır, çünkü şeklini değiştireceğiniz organ yaşayan, içerisinde kan dolaşımı olan, içerdiği sinirler vastasıyla hisseden, dış etkenler yada iç değişiklikler nedeniyle renk ve şekilinde reaksiyonel değişiklikler olabilen bir yapıdır, kısaca CANLIDIR. O halde bu organa yapılacak operatif girişim; heykeltraşlık, ressamlık gibi sanatsal becirinin yanısıra, diğer fizyolojik yapılara hakimiyeti, yer çekiminin, iç ve dış basınçların etkilerini düşünerek, tüm bu olayların vektörel bileşkelerini düşünebilme ve bunu eksiksiz anatomi bilgisiyle bağdaştırmakla mümkün olur…

Şöyle açıklayalım; dıştan deriyle kaplı olan burun iç kısımda mukoza yani iç deri ile döşelidir. Derinin hemen altındaki yağ dokusunun olduğu bölgede ter ve yağ bezleri, kıl kökleri, damar ve sinirler yer alır. Bunun altında kemik ve kıkırdak gibi taşıyıcı sistemler bulunur. Yani buruna yapılan bir girişim bu sistem ve yapıların arasındaki ilişkinin iyi tanınması, bu sisteme en minimal travmayla yaklaşılması ile başarılı olacaktır…

Nefes alıyoruz…Ne için? ”Yaşayabilmek için” diye kestirme bir cevap verebiliriz. Önemli olan hava içerisinde oksijenin akciğerlere gelmeden önce filtre edilmesi, yabancı partikülleren arındırılması, ısıtılması, nemlendirilmesi gibi ön işlemlerden geçmesidir ki; bu da burun dediğimiz muhteşem organ sayesinde gerçekleşmektedir…

Koku fonksiyonuna gelince… Organizmaya uygunluğu açısından iyi yada kötü olarak değerlendirdiğimiz koku identifikasyonu ya da bir tehlike sinyali kabûl edebileceğimiz duman kokusu en acil fonksiyonlar arasındadır. Bir örnek verecek olursak, bakterilerin olduğu kanalizasyon yada çürüme kokuları ve yangındaki dumanın kokusu insanın bu ortamdan uzaklaşması gerektiğini ikaz eder ve ancak fonksiyonu tam bir organca algılanabilir. Bunun yanısıra bizi rahatlatan, mutlu eden ya da uyaran, çekici kılan kokuların algılanması yine koku organı olan sağlıklı bir burun ile mümkün olacaktır. Bunlardan neden bahsediyorum?…

Buruna göze hoş görünen estetik bir şekil kazandırmak ve bu işlemde başarılı olmak, yukarıda bahsettiğimiz fonksiyonları bilmek ve korumak ile anlam kazanır. Genel anestezi altında ortalama bir buçuk saatlik bir girişimle temel değişikliklerin yapıldığı operasyon, ardından iki gün sonraki tampon çıkarılması, altıncı ve dokuzuncu günlerdeki alçı yada atel değişiklikleri fiziksel süreçlerin yanısıra hastayla psikolojik paylaşımlarla tamamlanır…

Temelde piramit şeklini koruyarak yapılan değişimler yüzdeki diğer organlarla uyum sağlamalıdır. ”Altın oranlar” dediğimiz uyum parametrelerine benzeyen birkaç açıklama yapabiliriz. Örneğin; ileri bakış pozisyonlarında göz bebeklerinden indirilen dikmeler ağız köşesiden, göz iç pınarından indirilen dikmeler ise burun kanadı dış kenarından geçer. Alın-saçlı deri sınırı ile çene ucu arasına bir birine eşit üç burun sığar… gibi…

Peki ya iyileşme süreci?.. Ameliyat sonrası 2-3.gün tampon çıktığında şişler inmeye, morluklar ise azalmaya başlar. Son olarak alçı yada atel 12. günde çıkarıldığında morluklar en minimal düzeydedir ya da geçmiştir. Asıl final görünüm için 4 yada 6 aylık bir süreci hesaplamakta fayda vardır.
İstekler çoğunlukla abartılı olabilir. Ama tecrübeli bir hekim buna alışıktır, hasta tarafından yönetilip yönlendirilmez. Ortak çözüm ise iyi bir hasta hekim ilişkisiyle ve detaylı hekim açıklamalarıyla bulunacaktır. Bu hastanın kendine yaptığı en uzun vadeli ve iyi yatırım şeklinde düşünülebilir… Herkese sağlıklı, mutlu ve kendisiyle barışık günler dilerim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir