Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Cahit Sıtkı Tarancı
Yaşlanma, zamanın etkisine bağlı olarak ortaya çıkan biyolojik bir süreçtir. Kronolojik yaşımızı geçirdiğimiz yıllar, biyolojik yaşımızı ise geçen zamana bağlı olarak vücudumuzda meydana gelen yıkım belirler.
İlk hücresel yıkım 20’li yaşlarda başlar ve etkileri 30-35 yaşlarında fark edilir. Cahit Sıtkı Tarancı’nın 35 Yaş Şiiri’nde anlattığı gibi kişi aynaya baktığında yaşlanmanın deri belirtilerini görmeye başlar.
Deri yaşlanması karmaşık, çok faktörlü bir olaydır. Genetik ve hormonal faktörler nedeniyle gerçekleşen yaşlanma, zamanın ilerlemesine bağlı olarak gelişir ve kaçınılmazdır. Güneş ışığı, sigara, hava kirliliği gibi çevresel faktörler yaşlanma sürecini hızlandırır ve bu süreçte meydana gelen olumsuz değişiklikler engellenebilir.
Yaşlanma ile derinin fonksiyonlarında yavaşlama görülür. Hücre yenilenmesi ve derinin kendini onarma yeteneği azalır. Kuruluk, kırışıklık, gevşeklik, pigmentasyon düzensizliği gibi bulgular ortaya çıkmaya başlar.
Genlerle programlanmış bir süreç olması nedeniyle yaşlanma durdurulamaz ancak çeşitli tedbirlerle yavaşlatılabilir. Dengeli beslenme, fiziksel aktivite, düzenli uyku tüm vücut hücrelerimizin sağlıklı çalışmasına katkı sağlar. Güneş ışınlarından korunma, sigara-alkol kullanmaktan kaçınma, kimyasal madde temasını en aza indirme gibi tedbirler deri yaşlanmasının çevresel faktörlerle hızlanmasına engel olur.
Yaşlanma karşıtı kozmetik ürünler ve işlemler biyolojik yaşlanma sürecinin çeşitli aşamalarında hücrelerde ve dokularda iyileşme sağlar. Bu ürün ve yöntemleri belirlerken kişinin deri belirtilerinden yola çıkarak yaşlanmanın hangi aşamasında olduğunu tespit etmek ve ihtiyaca göre karar vermek gerekir.
Yaşlanma tedavisinin basamakları; dıştan kullanılan ürünlerle önleme ve koruma, hücresel yenilenmeyi hızlandırma, kollajen sentezini uyarma , botilinum toksini ile mimik kas kontrolü ve dolgularla hacim kaybını gidermedir.
GÜNLÜK VE PROFESYONEL CİLT BAKIMI
En büyük organımız olan derinin, vücudumuzu dış etkenlere karşı koruma, vücut ısısını düzenleme gibi önemli fonksiyonları vardır. Güçlü savunma mekanizmaları ile bizi dış dünyanın zararlarından korur. Yüzeyindeki yağ tabakası ve asit yapı bir manto gibi derimizi sararak zarar verici maddelerin vücuda girmesine engel olur. Yararlı mikroplar barındırarak hastalık oluşturabilecek mikroplarla savaşır.
Günlük deri bakımında temizleme ve nemlendirme en temel basamakları oluşturur. Dikkat edilmesi gereken en önemli konu, derinin doğal savunma mekanizmalarını bozmadan bakımını sağlamaktır. Gün boyunca deriye yapışan zararlı maddeler, kimyasallar temizlenmeli ancak yararlı mikroplar ve asit yapı korunmalıdır. Yüzeyde meydana gelen kuruluk giderilmeli ancak bunun için kullanılacak ürün kişinin deri tipine uygun olmalıdır. En doğru ve mükemmel bakımla bile derimiz diğer organlar gibi yaşlanır.
Güneş ışınları, deri yaşlanmasını hızlandıran çevresel faktörler içinde en önemlisidir. Derideki kırışıklık, incelme, lekelenme, kılcal damarlarda artış gibi pek çok değişiklikten güneş ışınları sorumludur. Çocukluk çağından itibaren derimizi güneş ışınlarından korumak yaşlanma belirtilerinin geciktirilmesine katkı sağlar. Bu nedenle güneş koruyucu kremler yaşlanma karşıtı deri bakımının vazgeçilmez parçasıdır.
Günümüzde kullanıma sunulan pek çok kozmetik ürün mevcuttur. Bunların bir kısmı bilimsel olarak ispatlanmış etken maddeler içerirken bir kısmı sadece vaadlerde bulunur. Hangi ürünün doğru olduğuna karar verirken mutlaka uzman hekim görüşü alınmalıdır. Yaş, deri tipi, yaşam biçimi, kronik hastalıklar, deri belirtileri ve beklentiler doğru değerlendirildikten sonra ürüne karar verilmelidir.
Özellikle mevsim geçişlerinde cildin ihtiyacına göre planlanacak profesyonel cilt bakımı deri sağlığının korunmasına katkı sağlayacaktır. Bu amaçla geliştirilmiş özel cihazlar gözeneklerin açılması, derinin temizlenmesi ve nemlendirilmesine yardımcı olur. 4 aşamadan oluşan “HydraFacial Cilt Bakımı” özel tasarlanmış bir cihaz sayesinde el değmeden bakım yapılmasına olanak sağlar. Profesyonel cilt bakımı sırasında kullanılan ürünler kişinin ihtiyaçlarına özel olmalıdır.
YAŞLAMAYI GECİKTİREN DERMATOKOZMETOLOJİK İŞLEMLER
Hekimler tarafından yapılan kozmetik uygulamalarda, derinin yeniden yapılandırılması amaçlanmaktadır. Bu uygulamalarda hedef; derinin yıllar içinde kaybettiği nemi kazandırmak, tamir mekanizmalarını devreye sokmak, hücreleri uyararak aktifleştirmektir. Çeşitli yöntemlerle uyarılan deri hücreleri daha sağlıklı çalışmaya başlar. Bu tür yöntemlerle elde edilen sonuçlar daha kalıcı etkiler bırakır ve böylece yaşlanma süreci yavaşlar.
KİMYASAL PEELİNG: Cildin üst tabakasına uygulanan bir kimyasal madde ile kontrollü hasar oluşturarak yenilenme ve yapılandırma başlatan bir yöntemdir. Oluşturdukları etkinin derinliğine göre yüzeysel, orta derinlikte ve derin olarak sınıflandırılırlar. Yaşam kalitesini bozmadan çabuk sonuç veren, pratik ve güvenli bir yöntemdir.
MİKRO İĞNELEME (DERMOROLLER, DERMAPEN): Küçük, ince iğnelerin önceden belirlenen derinlikte deri yaralanması oluşturmasına dayanan bir yöntemdir. Bu mikro iğnelemeler yüzeysel kanamalara neden olur ve çeşitli büyüme faktörlerinin salındığı bir yara iyileşme süreci başlatır. Süreç derideki sorunların iyileşmesiyle sonuçlanır.
PRP: Kişinin kendi kanından elde edilen trombositten zengin plazma, içerdiği büyüme faktörleri sayesinde hücreleri ve kollajeni uyararak gençleşme sağlar. Özel yöntemlerle ayrıştırılan plazma sorunlu bölgelere enjekte edilir.
MEZOTERAPİ: Derinin nem ihtiyacını karşılamak, hücrelerin sağlıklı çalışması için uygun koşulları sağlamak amacıyla çeşitli ilaç karışımlarının deriye küçük dozlarda enjekte edilmesi yoluyla uygulanır. Enjekte edilen maddelerin özelliklerine göre deride var olan pek çok sorun giderilmiş olur.
RADYOFREKANS: Cildin alt tabakalarında elektrik enerjisini ısıya dönüştürerek kollajen sentezini uyaran bir yöntemdir. Özellikle kırışıklık ve sarkmaların tedavisinde kullanılır.
LAZERLER: Deri yaşlanmasında kollajen üretimini uyararak etki gösterirler. Ayrıca leke ve kılcal damarları tedavi ederek daha genç bir görünüme katkı sağlarlar. Bunun için farklı özelliklere sahip cihazların kombine edilmesi gerekebilir.
FOKUSLU ULTRASON: Ultrason enerjisi dokular tarafından emilerek titreşim yaratır ve dokuyu ısıtır. Bu anlamda radyofrekans cihazlarına benzer bir etki gösterir ancak ultrason daha derin dokulara ulaşır. Böylece daha derin kırışıklıkların ve sarkmaların düzelmesini sağlar.
MİMİK KASLARININ BOTULİNUM TOKSİN İLE KONTROLÜ
Özellikle yüzün 1/3 üst kısmında meydana gelen kırışıklıklar sıklıkla mimik kaslarının tekrarlayan kasılmaları sonucu yıllar içinde ortaya çıkar. Botulinum toksin (Botoks) ile yüz kaslarında güçsüzlük oluşturulur. Böylece dinamik kırışıklıklar tedavi edilmiş olur. Hızlı ve etkilidir. Uygulandıktan 3-10 gün sonra etkisi maksimum seviyeye ulaşır ve ortalama 3-6 ay devam eder. Doğal bir görünüm elde edebilmek için tedavi kişiye göre planlanmalıdır.
DOLGULARLA HACİM KAYBININ GİDERİLMESİ
Başlangıçta deride ortaya çıkan yaşlanma belirtileri zaman geçtikçe daha alt tabakadaki kemikler, kaslar, bağlar ve yağ dokuda da etkisini göstermeye başlar. Hacim kaybıyla birlikte yüzün şeklini belirleyen anatomik oranlar bozulur. Bu aşamada cerrahi yöntemler devreye girer. Ancak cerrahi uygulamaların riskli olması ve hastaların operasyondan çekinmeleri nedeniyle her geçen gün dolgu uygulamalarına ilgi artmaktadır. Bu amaçla pek çok dolgu maddesi kullanılmaktadır. İdeale en yakın olanı hyalüronik asit içeren ürünlerdir.
UYGUN YÖNTEM SEÇİMİ
Yaşlanma ile derinin en üst tabakasından kemiklere kadar her katmanda değişiklikler meydana gelmektedir. Süreç her bireyde farklı hızda ilerlemektedir. Bu nedenle uygun yöntem seçilirken kişiye özel olmasına dikkat edilmeli, bireyin yaşlanmanın hangi aşamasında olduğu belirlenmelidir.
Yaşlanmanın erken evresi 20-30 yaşlarında görülür. Deride hafif renk değişiklikleri ve hafif kırışıklıklar başlar. Bu evrede uygun ürünlerle cilt bakımı, güneşten korunma, hücresel yenilenmeyi hızlandıran yöntemler genellikle yeterlidir.
Orta düzey yaşlanmada mimikle izlenen kırışıklıklar, güneş lekeleri görülür ve 40’lı yaşlarda başlar. Orta derinlikte kimyasal peeling, mikro iğneleme, Botoks, Mezoterapi, PRP gibi yöntemler uygulanarak belirtiler düzeltilebilir. Cilt bakımı ve güneşten korunma devam etmelidir.
İleri düzey yaşlanma 50 ve üzeri yaşlarda başlar. Derinin renk dağılımında belirgin bir bozulma, kılcal damarlarda artış vardır. Kırışıklıklar istirahat halinde de görülmeye başlar. Bu dönemde orta düzey yaşlanmada uygulanan yöntemlerin kişinin durumuna göre kombine edilmesi gerekir. Lazerler bu dönemde iyileşmeyi hızlandırmada önemli hale gelir. Hacim arttırmaya yönelik dolgu uygulamaları yapılabilir. Güneş ışınlarından korunma deri kanseri gelişme riskini azaltır.
Şiddetli yaşlanmada deri rengi sarı-gridir. Deri kanserleri görülmeye başlar. Yaygın kırışıklıklar vardır. 60 yaş ve üzerinde görülür. Hacim kaybı belirgin olduğundan kollajen sentezini uyaran yöntemlerin yanında dolgu uygulamaları yapılması gerekir. Uygun kişilerde cerrahi yöntemlere başvurulabilir.
Yaşlanma belirtilerinin düzeltilmesi yaş ilerledikçe komplike hale gelir ve daha riskli yöntemlerin uygulanması gerekir. Bu nedenle doğru yaklaşım yaşlanmanın erken tedavi ile geciktirilmesidir.
ERGENLİK DÖNEMİ DERİ SORUNLARI
Ergenlik dönemi; çocukluk ve erişkinlik arasında yer alan, fiziksel, duyusal ve bilişsel büyük değişikliklerin görüldüğü bir dönemdir. 11-13 yaşlarından başlayarak genç yetişkinlik dönemine kadar süren ortalama 6-8 yıllık bir süreçtir. Çocukluk çağından çıkan gençte cinsiyete özgü bulgular oluşmaya başlar. Bu bulgular en çok dış görünüşte değişikliklere yol açar. Aslında iç organ hastalıkları açısından en sağlıklı yaşam dönemidir.
Ergenlik denince ilk akla gelen deri problemi aknedir. Her yaşta görülebilmesine karşın 15-17 yaş arasındaki gençlerin %85’ini etkiler. Aknenin bu dönemde sık görülmesinin sebebi hormonal değişim nedeniyle yağ salgısının artmasıdır. Hem gençlerde özgüven kaybına yol açma hem de ömür boyu iz bırakma olasılığı nedeniyle erken tedbir alınması önemlidir. Akne, tedavi edilebilen bir hastalıktır.
Vücut kıllarında meydana gelen artış, dış görünüşüne önem veren gencin en önemli sorunlarından birisidir. İstenmeyen kıllardan kurtulmak için hangi yöntemin kullanılacağı konusu hem gencin hem de ebeveynin zihnini meşgul eder.
Deride yağ ve ter salgısının artması nedeniyle saçlarda yağlı görüntü, bazen kepeklenme ve vücudun bazı bölgelerinde kötü koku meydana gelebilir. Bu durum gencin temizlik alışkanlığı, günlük bakımında kullandığı sabun, şampuan gibi ürünler düzenlenerek düzeltilebilir.
Çocukluktan çıkarak hızlı büyüme ve gelişme dönemine giren gençlerde deride çatlaklar oluşabilir. Dengeli beslenme ile hızlı kilo artışını önlemek, deriyi nemlendirmek, bazı kozmetik ürünler kullanmak çatlak oluşumunu azaltmaya yardımcı olur.
Ergenlik döneminde benlerin sayısında artış olur. Aralarında deri kanserine dönüşebilecek benlerin de olabileceği unutulmamalı, riskli benler güneş ışınlarından korunarak takibe alınmalıdır.
Bu dönemde kızlar makyaj yapmaya, erkekler de kas geliştirmeye heveslidir. Gencin zarar görmesini önlemek için bilgi verilerek doğru yönlendirme yapılmalıdır.
Ergenlik döneminin en önemli özelliği çocuğun aile bağımlılığından kurtularak sosyalleşme isteğidir. Gençler bu dönemde birey olmak, kendi kendine yetebilmek için sabırsızlanır. Bu durum ergenin duygu ve davranışlarını kontrol etmesini zorlaştırabilir. Öğüt verilmesinden hoşlanmaz ama anne-babanın rehberliğine de ihtiyaç duyar.
İnsan hayatının en zor yılları olarak kabul edilen ergenlik döneminde yaşanan deri sorunları hakkında hem gencin hem de ailenin bilgi sahibi olması sürecin daha sağlıklı geçirilmesine katkı sağlar.
AŞIRI TERLEME
Aşırı terleme (hiperhidroz); ter bezi aktivitesinin artmasına bağlı olarak salgılanan ter miktarının normalden fazla olmasıdır. Bu durum bölgesel, genel, tek taraflı ya da iki taraflı olmak üzere kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Altta yatan bir iç organ hastalığının habercisi olabileceği gibi herhangi bir hastalık olmaksızın da ortaya çıkabilir.
Aşırı terleme; çocukluk döneminde başlamışsa, avuç içi-ayak tabanı, kol altı gibi bölgelerde sınırlıysa, simetrik yerleşimli ise , gece ve uykuda bulgu vermiyorsa, ailede başka kişilerde de varsa genellikle altta yatan başka bir hastalıkla bağlantısı yoktur.
Aşırı terlemenin vücutta yaygın olması, gece bulgu vermesi, yüksek ateş, kilo kaybı, çarpıntı gibi başka sıkıntıların eşlik etmesi iç organ hastalıkları açısından araştırmak gerektiğinin göstergesidir.
Terlemenin sebebi ne olursa olsun henüz tam iyileşme sağlayan bir tedavi yöntemi bulunamamıştır. Tedavinin ilk basamağını terlemeyi azaltan kremler oluşturur. Antiperspiran kremlerden yarar görmeyen hastalarda kol altı için Botox uygulamaları sonuçlarının yüz güldürücü olması nedeniyle ikinci seçenektir. En büyük dezavantajı etkisinin geçici olmasıdır, uygulamanın 4-6 ayda bir tekrar edilmesi gerekir. Avuç içi-ayak tabanı için İyontoforez yöntemi denenebilir ancak haftada 2-4 kez uygulama gerekmesi ve bırakıldığında 2 hafta gibi bir sürede aşırı terlemenin tekrar başlaması nedeniyle hastalar tarafından pek tercih edilmemektedir. Ağız yoluyla alınan bazı ilaçlar terlemeyi azaltırken, ağız kuruluğu, bulanık görme, kabızlık, çarpıntı gibi yan etkilere yol açmaktadır. Ter bezlerinin liposakşın, küretaj gibi cerrahi yöntemlerle çıkarılması mümkündür. Tüm cerrahi müdahelelerden sonra görülebilecek, enfeksiyon, abse, hematom, kötü kozmetik sonuçlar gibi riskler taşımaktadır. Tüm bu yöntemlerden yarar görmeyen hastalara “Torasik Sempatektomi” denilen terlemeyi kontrol eden sinirlerin devre dışı bırakıldığı bir cerrahi operasyon önerilmektedir. Özellikle avuç içi terlemelerinde sonuçlar yüz güldürücüdür. Fakat bu yöntemde en büyük problem vücudun başka bölgelerinde aşırı terlemenin ortaya çıkmasıdır.
Yaşam kalitesini bozması, özgüven kaybına yol açarak kişinin sosyal hayatını olumsuz etkilemesi, deri enfeksiyonları, egzema gibi hastalıkların eşlik etmesi nedeniyle aşırı terleme tedavi edilmesi gereken bir durumdur. Tedavi seçenekleri, kişisel özellikleri dikkate alınarak hasta ile birlikte değerlendirilmelidir.